20 Aralık 2010 Pazartesi

Bir Yılın Ardından WTA

2010 yılını bitirmek üzereyken tenis dünyasında kocaman bir yıl nasıl geçmiş diye düşünmeye başladım. Yahu kocaman diyorum ama sanki durup, düşünüp bakınca çok hızlı geçiyor . Her neyse yıla güzel bir haberle başladık. Justine Henin tenise döndü. AO açıkta final oynadı, bir Kim Clijsters vakası bekledim ama olmadı. RG olmadı, Wimbledon olmadı ki biliyorduk ama umut işte istedik. Ama olacak, inanıyorum(çok istemenin aşırılaşması), sonra da zaten sakatlandı US Open'da yoktu.

RG Justine Henin'e gidemeyince teselliyi uzun zamandır en zevk veren RG finali ile İtalyan Schiavone'ye gitti. Böylece teklerde kadınlarda GS kazanan ilk İtalyan kişi oldu. Ancak Wimbledon'da ilk turda elendi. 1 numara olduğu İstanbul Cup macerası da kısa süreli oldu.

Yine yeni yeniden GS kazanamayan bir tenisçi WTA 'in zirvesine oturdu: Caroline Wozniacki. Ayrıca kendisi Kobe Bryant gibi THY'nin yeni yüzü.
ne alaka?: böyle bir organizasyonda tanışmışlar diye böyle bir foto içimden geldi:)
Geçen sene Federer, Roddick gibi yıldızlarını evlendiren ATP'ye cevap, WTA'den bu sene geliyor.Martina Hingis evlendi. Hingis'in bir ara çıktığı herkes sakatlanıp sporu bırakmak zorunda kalıyorduya umarım öyle bir vaka görülmez zira kendisi 24 yaşında. Gelelim 2. olaya bu evlilik değil, nişan haberi. Sharapova hayranlarını üzmeye yetti tabii. Eski lakerslı yeni Netsli Sasha Vujacic (takası gerçekleşti diye biliyorum, saçıyla fazla oynamsından ötürü herhalde, bir de zamanın çoğunu Sharapova ile tenis oynayarak geçiriyormuş, basketboldan ziyade bunlar işin içine girince oldu mu bak 3. yüzükten, olsun varsın Sharapova ile evlenecem ben eheheh) ha nerde kalmıştık ha Sasha Vjuacic ile nişanlandı Sharapova. Hayırlı uğurlu olsun. Sharapova ile ilgili bir şey daha söylemek istiyorum (kötü espiri kıvamında okumayabilirsiniz) artık prince'in prensesi değil,(herkes yapıyor,tutamadım) neyse raketinin markası değişecek.
Ayyy yazması en zor olana geldik. Bir ayrılık daha doğrusu emeklilik haberi. Tenisin zarif yüzü Elena Dementieva tenisi bıraktı. Evet 1 numara olamadı, evet bir GS kazanamadı, servisleri iyi olsaydı belki her şey çok şey farklı olacaktı(belki değil kesin hatta neyse artık çok geç) 08'de kariyerinin bence en güzel anını yaşadı: altın madalya kazandı. Finallerin klasikleşen kaybedeni bu sefer kazandı, finallerin yeni klasikleşen kaybeden yüzü Safina'ya karşı.

Dahası var ama tadında bu kadar olsun.

6 Aralık 2010 Pazartesi

İlkin Tadı Başka

Davis Cup'ta oynayacak oyuncuların listesini görünce Sırbistan'ın son maçta 3-2 ile güleceğini anladım ya da istedim. Gasquet'i listede görmeyince kin tutmuş olabilirim. Guy Forget- Gasquet- Roddick-Davis Cup olayları aklıma geldi .Neyse bu konulara girsek çıkamayız, çıksak da iflah olamayız. Anlayacağınız Gasquet oynamayınca Fransa kazansın istemedim. Seneye Ritchie'de al kadroya şampiyon ol. Belki o zaman Guy Forget de olmaz kim bilir...Yani o da bir gün önce uzun bir çiftler maçından çıkmış 30 yaşındaki bir bünyeyi en zor maça sürdü. (çemkirmeyecem dedim ama tutamadım)

Sırbistan'a gelince; gerçekten inanmışlar, istemişler ve kazanmışlar. Tebrikler. Özellikle Djokovic inanılmaz derecede konsantre olmuştu. Sırbistan için gerçekten çok önemli işler yaptılar. 08'de başlayan macera, 09'da İspanya'da toprak korta tosladıysa da (oraya kimler toslamadı ki...) 2010'da Davis Cup şampiyonu oldular. Tekrar tebrikler. Çok büyük başarı gerçekten.




görseller

24 Kasım 2010 Çarşamba

Bıraktığın Gibi Değil

Bir yıl boyunca çalışıp çabalayarak ilk sekize girmeyi başarmış ve Londra'daki turnuvada oynamaya hak kazanmış güzide tenisçilerimiz birer birer korta çıkmaya başladılar. Biz de bu keyifli son sekizi izleyelim. 9 günlük tatil nedeniyle 21-22 karışınca ilk gün maçları gitti. Neyse sağlık olsun. Dün Djokovic Maradona'nın da izlediği maçta, Wimbledon ve RG'daki halinden eser olmayan Berdych'i rahat geçti. Akşam da asıl beklediğim maç vardı:Nadal-Roddick. Tenise yeni veda eden Nadal için oldukça önemli olan Moya, in your eyes Kylie gibi ünlülerin izlediği maçta, Nadal hemencecik servis kırdırınca aha dedim bıraktığımız gibi Nadal. İlk seti de kaybetti. 2. sette Roddick ace ile başladı ama nefesi tie-break i almaya yetmedi. Final setinde Nadal alınca ilk galibiyetini almış oldu ki 2. setin sonunda uykusuzluk içinde izlerken Roddick alsında maç bitsin diyordum final setini Roddick alsaydı çok bozulurdum niye daha önce bitirmedin diye.
Bugün de az önce biten maçta Federer Murray'i yendi. Federer şampiyon olsa başlığımı buldum: sana kırmızı çok yakışıyor:) Şanghay'daki halinden eser olmayan Murray 2000 puanlı turnuvada oynuyorsa Federer'e karşı bir garip oluyor. GS'ler olsun, master cup olsun(2008 hariç). Ne olacak bu çocuğun hali annesi?
görseller

18 Ekim 2010 Pazartesi

2 Güzel Sayı

Şanghay'da bu sene 3. kez karşıkarşıya Murray-Federer finali vardı. Doğal olarak herkesin aklında yılın ilk GS'indeki karşılaşma geliyordu. Son iki yıldır gündeme kaybedenin kupa töreninde yaşadıklarıyla damga vuran yılın ilk GS'de Federer'e kaybeden Murray, sonrasında ufak çaplı buhranlı bir dönem geçirmişti.
Bugün içinse şunu dürüstçe ifade etmeliyim ki Murray bu sene izlediğim maçları içerisinde en iyi performansını sergiledi.Bu seneki 2. zaferini de kazanmış oldu. Federer'e gelince bu turnuvada yine o mehur bacak arası (tweener) vuruşundan yapmış (maalesef ben seyrememedim:() bir de Djokovic'e karşı yaptığı US Open'daki bacak arası vuruşunu facebookda profil resmi yapmış. Federer bu maçı kaybetmesiyle master serilerindeki 18. şampiyonluğundan oldu ki bu da Nadal ile eşitleme şansını kaçırdığı anlamına geliyor, başka bahara artık.Murray ise Federer'i master serilerinde yenme özellikle sert zeminde gelenek haline getiriyor ama GSler????
Federer'e ikizlerden, Mirka'dan uzak olmak yaramamış belli çok özlemiş. Nasıl bakmış yaa. Böyle bakıncada Federer bugün iyi oynamadın demek pek içimden gelmedi yahuu

Anaaaaaaaaaaaaaam Anaaaaaaaaaaaaaaaaaaa 2 seeeneeeeeeee sonraaaaaa şampiyoooooooon. Gereçekten söylüyorum. Bir zamanlar aldığı nerdeyse yerli yersiz her puana yumruk yapan Ana. Bu puanada mı seviniyorsun şeklinde, ne hale geldin GS kazanmış dünya eski 1 numarası ne hale geldin sen sesleri yükselmişken, tekrar yumruğunu kaldırdı ve geri döndüm dedi. Ana çabalıyor, uğraşıyor ve geri dönüyor:)

8 Ekim 2010 Cuma

Hoşgeldin Caroline

Son 2 yıldır , WTA'in en üst basamağında çok fazla isim kendini görme şansını buldu, 1 numaradan uzak kalanlar tekrar eski koltuğuna döndü. Maria, Ana, Jelena ,Dinara, Serena. Zincirin son ismi, yeni bir numara yine yeni yeniden bir GS zaferi bulunmayan Caroline Wozniacki. Her ne kadar ismini zirvede görmesi için haftabaşı açıklanacak olan dünya sıralamasını beklemesi gerekse de, bugün oynadığı Kvitova maçı ile WTA'in yeni 1 numarası olmayı garantiledi. Jelena ve Dinara ile GS kazanamadan 1 numara olma kaderini paylaşıyor,(geçen sene US Open'da finale çıkmıştı) özellikle Dinara Safina bir numarayken çok tatışılmıştı GS kazanamadan 1 numara olma olayı,keza Jankovic için de aynısı geçerli ama Dinara Safina'nın çok fazla üstüne gitmişlerdi bakalım bu yeni GS'siz 1 numarayı neler bekliyor.Neyse konuyu dağıtmayalım sadece yeni dünya 1 numarasına bir merhaba diyelim demek istemiştim. Uzak Doğu'da sadece Wozniacki yoktu. Elena-Ana (yine ...A lar, ahh Elena keşke sen de 1 numara olabilsen, bir de GS kazanabilsen... ) Maçın başlarını sadece izleme fırsatım oldu, karşılıklı kırılan servisler, çekişmeli oyunlar zaten devamını da izlemesem de 7/6, 7/6 biten 2 set bize maçın izlemediğim bölümünün de böyle çekişmeli geçtğini söylüyor (öyle inanıyorum). Ana çabalıyor, uğraşıyor ve bir sonraki maç yeni dünya bir numarasıyla oynuyor bir yeni bir eski 1numaralar

28 Eylül 2010 Salı

96

Biliyorduk, bekliyorduk bugün de gözümüzle gördük Marsel İlhan ilk 100'e 96 numaradan giriş yaptı. Bu da bir ilk tabiidir ki o da her ilk gibi güzel. Bir diğer ilk de yeni baba olan Gilles Simon'dan geldi. Metz'de baba olarak kendi evinde şampiyon oldu. Haber turu gibi olacak ama Tokyo'ya bakalım. İki süpriz ile uyandım. Tenisin güzel yüzleri olan Sharapova ve Ivanovic beni ters köşeye yatırdılar. Ivanovic yenilir, son şampiyon Sharapova'da rahat kazanır diyordum ki tam tersi oldu.Kimiko Date Krumm yendi son şampiyonu kırka bir kala. Turnuvada mor uğur getiriyor galiba Ivanovic'te mor kıyafetiyle kazandı. Morun uğuru Bartoli'ye tutar mı, bekleyip göreceğiz.görsel

26 Eylül 2010 Pazar

Kadın ve Denge

JMDP tenise döndü ben de bloğuma. Aslında yazacak o kadar çok şey vardı ki, araya yollar yabancı kollar girdi. Neyse geldik, burdayız. Biliyorsunuz milli tenisçimiz İpek Şenoğlu köşe yazarlığı yapmakta. Yazısında Federer ve Nadal'ın Afrika için yapacağı yardım maçı için çekilen reklam filmi 'çalışması'nda diyelim (habire kikir kikir güldükleri için) yola çıkıp kadınlar tenisinin neden bu denli bu güzel görüntülerden uzakta olduğunu sorgulamış.

Erkekler tenisinin şu andaki belki de tarihinin en önemli iki rakibinin birbirlerine gösterdikleri saygının kadın tenisçiler tarafından da bizler tarafından da feyz alınması gerekliliğini savunuyor. Tam da kadınlar tenisinin 40. yılı yaşanırken, 9 kadının BJK (Billie Jean King) önderliğinde, bir kız çocuğunun tenis oynayarak da para kazanabilmesi için bir şeyler yapmaya karar vermesiyle başladığı(Sharapova'nın kazandıklarını duyunca...) bugünlerde bir wta yazısı yazmak istedim. Gelgelim şimdiye: kadınlar tenisinde işte turda arkadaşlık yapacak kimse yok, birbirleriyle olan çekişmeleri, satırarası iğnemeleri...para var huzur yok misali. Sanırım biraz tarihsel bir sorun öyle ki DNA'ya işlemiş. Aynı kutupların birbirini itmesi gibi iki x biraraya gelince birbirini itiyor. Kendi içinde küçük kadıncıklar doğuruyor hal böyle olunca xx'i anlamak oldukça zorlaşıyor.

Çoğu zaman kendini gösterebilmek adına xy'ye muhtaç olan xx diğer xx'leri geçebilmek adına entrika yollarına başvurmuş. Bu yolu öğrenmiş, bu yolu bellemiş. Bilirmiş ki ancak ve ancak güçlü ve kudretli bir xy onu farklı kılacak. Bu yolda bazı xxler her şey mübah deyip diğer xx ler tarihin tozlu sayfasında kalan kanlı savaşlar vermiş. Doğumun ve bereketin sembolü xx, kendiyle çelişircesine entrikalarıyla en güçlüye ulaşmak için bereketle ve yaşamla pek de ilgisi olmayan yolları denemiş.

Bilimde, sanatta, sporda kendini ifade edebilmesi aşağı yukarı bir yy zamanı kapsıyor malesef. Bilim tarihinin en iyi bilim kadınlarından Marie Curie'nin nobel alması 1900'lerin başı. Hala malesef ki ülkemizde okula gitmeyen kız çocukları var. Edebi dünyada son zamanlarda neden kadın yazarların en çok satanlarda üst basamaklarda olduğuna dair tartışmalar, sorgulamalar var. Daha doğrusu o kadar alışılmadık ki durum acaba kötü bir şey mi hissi var

Kadın tenisine gelince, kadının kendini farklı bir şekilde de ifade edebileceğinin kısa tarihinde taşların tam da yerine oturmamasından kaynaklanıyor sorunlar bence. Çünkü kendi durşu var, ekonomik bağımsızlığı var. Denge zamanla kurulacak her şey çok güzel olacak:)

Son zamanlardaki sinüs eğrisi kıvamındaki ruh halim posta yansımış olabilir, sürç-i lisan ettiysek affola.

9 Ağustos 2010 Pazartesi

Happy Birthday Roger Federer


Bu resimde görünen küçük sevimli çocuğun tenisin önemli figürlerinden biri olabileceğini kim bilebilirdi.(önemli bir giriş yapmak içindi :D)Var olmuştur mutlaka bir bilen canım:)
Bir gün gizlice içeri sızıp forehandini çalmak istediğim adamın doğum günü bugün. Doğum günün kutlu olsun :)

7 Ağustos 2010 Cumartesi

Beni Duysana

En son postta konuşmuştuk Nadal ve Djokovic çiftlerde oynayacaklardı ne olmuş diye. (Oynasınlar ilgi artar dedik, duymuşlar :P) Olmuş olmuş Toronto'da bu ikili çiftlerde göreceğiz. Heyecanla bekliyoruz:)

Gilles Simon, sükseli bir maç çıkarıp Andy Roddick'i yendi Washington Classic'te. Yani bu, şu demek oluyor: ilk 10'daki yakışıklılık ortalaması düşüyor. Roddick'i ilk 10 dışına alıyoruz.

Önümüzdeki maçlara bakıyoruz ve Toronto var sonra Cincinnati. US Open öncesi önemli 2 durak. Toronto'da Ana Ivanovic wild card için mücadele verecek. Turnuvanın 2006 şampiyonu olur kendisi. Demek istemiyorum ama nerden nereye... Neyse en yüksek sıralamalı tenisçi ana tabloya kalmak için mücadele verecekler arasında (bardağın dolu tarafı mantığı). Richard geçen hafta Gstaad'da final oynadı, turnuvada güzel güzel backhandler seyrettim, mutluyum:) Daha iyiye gidiyor ya da ben öyle görmek istediğim için öyle sanıyorum, bilemedim şimdi. Turnuvaya direk katılacak dünya 40 numarası, umarım sakatlık sorunu çıkmaz.

Bazı bloglarda günün fotosu diye bir köşe var. Ben de bugünkü postumda öyle bir köşe yapmak istiyorum. Dün İpek Şenoğlu twitter'dan paylaştı ben de sizinle paylaşayım:D Buyrun günün fotosu:
görsel

28 Temmuz 2010 Çarşamba

İstanbul Cup Zamanı

Zeminimizin rengini değiştirdik, artık hazırız sert zemin turnuvalarına. Bu hafta 2 güzel turnuva var. Biri şu anki blog zeminine uygun olmayan Gstaad (toprak) orada Richard Gasquet var:), ikincisi de İstanbul'da:)

Çağla Büyükakçay vardı bugün kortta. Portakal başlayıp limonla devam ettiği maçta ilk sette 4-1 önde olmasına rağmen 2 tane 0-40 lık servis performansı gösterince Baltacha acımadı ve çatur çutur kırdı servisleri ve ilk seti aldı. Portakal rengi kıyafet uğur getirmeyince limona döndü ama o da kar etmedi. (Gece seansında da (çiftlerde) beyazı denedi bu sefer yaradı) İkinci sette hastalığın etkisyle yarı gözlerle izledğim maçta rüyamda görüp de gerçek sanmıyorsam (zira bu konuda başarılıyımdır dünya kupası finalini Wimbledon misali yağmur nedeniyle erteletmiştim:))Çağla servis kırdı orada Baltacha'nın servisini çok geç kullandığı için ceza verdi hakem kanımca. Ama emin değilim zaten ondan sonrasını hiç hatırlamıyorum. Sonuç olarak Çağla 2 sette veda etti turnuvaya.
Uzun bir aradan sonra çiftler maçı seyrettim: İpek Şenoğlu- Andrea Petkovic/ Pemra Özgen-Çağla Büyükakçay. Pemra bir kişiye aynı turnuvada iki kez yenilmem dedi ve maç Pemra-Çağla ikilisine gitti. İpek Şenoğlu kızdı topu Petkovic'in kafasına vurdu. Şaka şaka maç sırasında bi pozisyonda yanlışlıkla çarptı. O değil de uzun bi aradan sonra çiftler maçı seyretmek de güzel oldu. En son Kournikova- Hingis maçlarını seyrettiğimi hatırlıyorum 2001-2002 gibi tarihler olmalı. Üstünden bayağı zaman geçmiş. Kournikova servis atamazdı, Hingis ne güzel tenis oynardı. Özledik be Martina seni. Ne güzel tenis oynardın sen yaa. Ahhh Martina ahh!
2006/7 gibi bir zamanda çiftlerde oynamak için Nadal teklif götürmüştü Federer'e, birlikte çiftler maçına çıklaım diye. Federer takvimimde yok diye geri çevirmişti diye hatırlıyorum. O zaman çiftler maçına ilgi artar ne güzel olur diye konuşulmuştu. Son zamanlarda Nadal ile Djokovic çiftler de beraber oynayacaklar diye bir söylenti yayıldı ne oldu bilemiyorum. Çiftlerin tadı farklı böyle arada konuşmaları, çak yapışları falan güzel görüntüler çıkıyor meydana. Nadal, Federer, Hingis gibi ünlü oyuncuların çiftlerde de mücadele ilgiyi artırıyor, daha bi izlenesi oluyor ne? Tabii ki de çiftlerde oynayan çok değerli oyuncular var ama ben şahsi tercihim olarak tekler maçlarını daha çok seviyorum ve teklerde oynayan oyuncuları daha iyi biliyorum. Onların çiftler maçına da pek bakmıyormuşum hatta hiçmiş. Onun da tadı farklıymış.

Hayranlarının sorup da tenisçilerin cevapladığı röportajları çok seviyorum. Geçen gün facebook aracılığıyla James Blake'e yapılmış. Tenis sonrası Harvard'a gidip okulunu bitirecekmiş, sen de fırlat kepini havaya:), bu keyifli röportajın tamamı için buyrun burdan

Arkadaş canlısı Serena, arkadaşının eşinden boşanmasından ötürü 2 bira çakmaya götürmüş kafasını boşaltsın diye. Hatırlarsanız ayağı uff olduğu için gelememişti İstanbul'a Serena. Şu haliyle gece gezmelerinde falan aklıma İlhan Mansız geldi:)
görsel 1 görsel 2

20 Temmuz 2010 Salı

Azıcık Dedikodu Yapalım mı?

Nerde kalmıştık, evet en son Rafael Nadal'ın şampiyon olduğu ama benim izleyemediğim Wimbledon finalinde kalmıştık. Dünya Kupası için de aynı sendrom geçerliydi. Finalin 90 dak sonunda yorgunluktan bitkin düşen bedenim kendini uykunun serin sularına bıraktı. Rüyamda maç erteleniyordu yağmur nedeniyle(!), tabii bu sene Wimbledon'da yağmur arası görmeyince bilinçaltım isyan bayrağını çekti: Dünya Kupası'nda finali erteletti.Kazanan İspanya malumunuz, Nadal da dünya kupasının tadına bakmayı ihmal etmedi. Biraz tadı gözyaşına benziyormuş ama yine de çok beğenmiş. Ben böyle duyum aldım, yanlışsa tüm suçlu kuşlar:)
Günlük Brangelina dedikoduları için dolanırken Federer ailesinin tatil fotolarını gördüm. Ufaklılar büyümüşler falan da Mirka korkunç! Merak etmeyin fotolarını koymayacam buraya, zaten her yerde :(


Dergi kapaklarına çıkmasalar bu kadınlara bir şey mi oldu diye meraklanacağım iki kadın (Ana&Jelena), sağolsunlar beni hiç merakta bırakmazlar. Ana her zamanki gibi zarif ve güzel, Jelena ve korkunç mavi lensleri!
Serena Williams İstanbul Cup'a gelmesi bekleniyordu. Yazık, kıyamam ayağı uff olmuş, gelemiyormuş. US Open'a kadar yokmuş ortalıkta. Artık Serena'yı tatilde ve tüühh bikini/mayo kazalı fotolarıyla göreceğiz. (umarım görmeyiz, zaten Mirka'yı gördük bu yaz)

En sona da en dedikodu değeri yüksek olayı (gerçi beklenen bir olaydı olsun) sakladım: Evlilik. Evet, her daim reytingi en yüksek olaylardan biri evlilik, ne kadar beklenilen olursa olsun. Düğünlerden pek hoşlaşan biri olmasam da, gelinlikleri seviyorum ve gerçekten Nicole'e çok yakışmış. Zaten çok güzel bir kadın. Sarı açık saçlarıyla muhteşem olmuş:) Çiçeği falan gerçekten çok hoş. Beğendim, bir ömür aynı yastıkta kocasınlar; mesut, bahtiyar olsunlar.
görsel 1 görsel 2 görsel 3 görsel 4 görsel 5

5 Temmuz 2010 Pazartesi

Şampiyon Rafael Nadal

How I Met Your Mother dizisinin izleyeceleri Ted Mosby ve arkadaşlarının kaçırdıkları bir final maçını skorunu öğrenmeden yani heyecanını kaçırmadan izleme çabasını (gerisi konu ile ilgili değil) bilirler. Ben de bugün ona benzer bi çaba gösterdim bir yere kadar da başarılı oldum. Ancak bir yere kadar, bir takım etkenlerin bir araya gelip, azıcık da merakın baş döndürücü karmasal etkisiyle aniden kafamı kaldırdım ve TV ile göz göze geldik , Nadal'ın kendini yere attığı sahneyi gördüm, artık çok geçti , anlamıştım. Tüm turnuvayı izlemek ama finali kaçırmak azıcık ezik bir durum oldu. İzleyenler kıskandırmayın ama yaaaa! Rafael Nadal'ın yeni yeşil yıldızı hayırlı olsun. Benim de böylece turnuva başındaki isteğim kabul oldu:) Tebrikler Nadal:)

görseller

Günün Kaybedeni Vera

Bir günde 2 kez de kaybedilmez ki? Malesef bu cümle Vera Zvonareva için geçerli. Önce teklerde Serena Williams karşısına çıktı. 3-3'e kadar güzeldi oyun amma velakin orada servis kırdırınca Vera dönemdi oyuna bir daha. Clijsters, Pironkova karşısında ilk setleri kaybetmişti ama olsun varsın dönmüştü ve adını ilk kez bir GS'de finale yazdırmıştı. Bu sefer işler daha karışık tabii, rakip Serena ve servis performansı yok artık cinsinden. Turnuva boyunca 3 kez kırdırmış. Clijsters karşısında aldığı galibiyet ile beni üzmüş olsa da, finalde ondan daha çok şey bekliyordum. Tamam yenileceği belliydi ama daha fazla çaba gösterebilirdi.Bir günde de üst üste iki kez de acı fazla ya. Ben bile sinirlendim. Sen gel Williamslar'ı ele çiftlerde sonra aldığın Williams darbesinin etkisinden kurtulamadan çiftlerde de bir darbe daha al, şampiyonluğu kaçır. Zor.

Şampiyondan da bahsetmek lazım. 13. şampiyonluğu oldu bu Serena'nın. Bol ace attığı, üst düzey servis performansı gösterdiği bir turnuva oldu bu Serena'nın. Benim aklımda kalan şeylerse şunlar:

ojeler!
bir de şampiyonluk

3 Temmuz 2010 Cumartesi

Üzgün Murray, Şaşkın Berdych, Güçlü Nadal, İsteksiz Djokovic

Novak Djokovic korta böyle girdi(kafaya dikkat)
İnsanın kendni bilmesi güzel şeydir bunu Djokovic'in maç sonrası röportajını okurken bir kez daha anladım. Rakibin hata yapmasını bekleyerek pısırık bir oyun oynamak gerçekten çok saçmaydı. Hele Djokovic gibi gelecekte daha çok GS kazanması, 1 numara olması beklenen biri için Wimbledon gibi organizasyonda bir YF maçında beklentilerin yüksekliğine karşın sadece 2. sette çaba göstermesi kabul edilebilir değildi. Tie-breakte tartışmalı bir puan vardı belki de her şeyi değiştirebilecek bir puan, belki o seti alsaydım maçı da çevirebilirdim demiş. Kötü şans diye eklemiş. Djokovic, evet kötü bir olay ama daha ÇF maçında Nadal'ın başına da geldi, keşke gelmese başına, olmasa bu olaylar ama oluyor ve burada fark ortaya çıkıyor. O kriz dönemini çok iyi bir şekilde yönetirken sen sınıfta kaldın, üzgünüm. Set puanı verirken insan çift hata yapar mı????? 2. sette o kadar geriden geldin maç puanları çevirdin, muhteşem bir bachand paralel attın, her şey süperdi ama o kadar güzel şeyden çift hatayla seti ver. Elbette ki Berdych'in de hakkını yememek lazım gerçekten güzel oynadı. İlk turlardaki maçlarını tam izleyememiştim ama Federer'e karşı olsun, Djokovic'e karşı olsun çok iyi oynadı. Kendisi dengesiz sonuçlar almak konusunda kötü bir üne sahip bir oyuncu olsa da sanırım artık raylar oturdu, yere daha sağlam basıyor. RG'da YF, Wimbledon'da final güzel şeyler bunlar.
ve böyle ayrıldı!
RG'da Ritchie'yi ilk turdan eleyince çok kızmıştım Andy'ye. Onun yüzünden o kadar özlediğim Ritchie'yi az izlemiştim. Bugün de Nadal karşısında şansı olmadığını biliyordum. Henüz o kadar baskıyı ve beklentiyi kaldıracak olgunluğa eriştiğini düşünmüyordum. Malum Britanya seyircisi de Murray'den bir Wimbledon zaferi bekliyor. Ama olmadı. Onun yerine koskocam bir hayal kırıklığı...
David Beckham ve oğlu Brooklyn maçı seyredenler arasındaydı

Maç sonrası onun için üzülmemek içten bile değildi. Kötü oynadığı söylenemezdi. Özellikle 2. sette falan bayağı başa baştı oyun, hazır Nadal'da basit hatalarını o kadar arttırmışken bu fırsat tepilmezdi, o tie- break kazanaılmalıydı, olmayınca olmuyor.

2 Temmuz 2010 Cuma

Federersiz Bir Wimbledon Finali

İlk turlarda oynanan uzun maçların ardından son 2 maçta bildiğimiz Federer'e döndüyse de rakip Berdych olması işlerin o kadar kolay olmayacağının göstergesiydi. 09 AO'da ilk 2 sette öne geçtiği maçta Federer'e elenmişti. Aynı sene Davis Cup'ta Stepanek ile yaptıkları gerçekten muhteşem bir performans gösterip finale kadar çıkartmışlardı Çek Cumhuriyeti'ni. Bu sene Miami'de karşılaşan ikili Berdych'in maç puanları karşılamasına karşın zaferiyle sonuçlanmıştı. Maç boyunca resmen Federer komoncan modundaydı. Kendini motive etmeye çalışsa da işe yaramadı özellikle forehand konusunda sıkıntılıydı Federer. Uzun bir aradan sonra Federersiz bir Wimbledon finali. O değil de Mirkasız bir Wimbledon finali süper olacak. Sürekli msj atan, sakız çiğneyen, 09 AO finalde gitti paracıklar diye üzüldüğünü hissettiren birinin olmaması güzel. Onun yerine Lucie Safarova gibi tatlı bir tenis hatunu otursa fena olmaz değil mi:) Bu arada maç boyunca Berdych'in söylenişi konusunda bi mütabakata varılamadı: berdiş, berdih, berdish vs. Ama annem olaya noktayı koydu: Behlül'e benziyor bu Behlül Behlül diye. Lucie, tatlım arkanı kolla!
Anne Allah aşkına bunun neresi Behlül?
Gelgelim merakla beklenen Nadal- Soderling maçına. Hatırlarsınız ikili arasındaki husumetin miladı bu kortlarda yaşanmıştır 07 Wimbledon'da. 3 günlük maçın ardından Nadal zafere ulaşmıştı. Bu sefer Nadal maça resmen facia gibi başladı. 5-0 geriye düştü. 5-1 yaptı servis kırdı 5-2 oldu, ilk set 6-3 ile Soderling'in oldu. Ama maçın kopma noktası bu değildi asıl patlama 2 setin başında Nadal'ın servis oyununda durum 30-30 iken hakem yanlış bir kararla durumu 30-40 yaptı. Nadal hakemle tartıştı. Hacı ne yaptın dedi. 100000 tane no no no dedi dinletemedi. Sen misin beni dinlemeyen deyip hırsını güzel kullanıp çoştu.Maçtan sonra beşer şaşar bu tarz hatalar normal demiş, ben olsam demezdim.Güzel bir özellik gerçi kaybetse ne olurdu bilmem ama bu adam her daim beyefendi duruşunu korudu bugüne kadar.Soderling genel olarak servislerinde puan vermese de özellikle ilk servislerinde hiç puan kaybetmedi. Yalnız servis konusun da ilginç bir husumet daha var. Andy Roddick, Soderling gibi servisleriyle konuşan tenisçilerin bir oyun içinde 2 çift hata yapması bana garip geliyor.
Djokovic Lu'yu rahat geçip Berdych'in rakibi oldu. Djokovic başka bir heyecanı daha yaşıyor. Yıllar yıllar sonra Federer ilk 2'nin dışına çıkıyor ve bu koltuğa Djokovic oturuyor. Murray'de 08'in rövanşı niteliğinde Nadal ile finale çıkma mücadelesi verecek.
görseller

30 Haziran 2010 Çarşamba

Yanı Başındakinin Zaferi

Bir Asyalı'yı hafife alma dedim. Li Na'nın turnuvanın sürprizine imza atacağını düşündüm. Dün oynanan Roddick-Lu maçına bakıp Lu'dan feyz alır sandım. Yanıldım,yahuu insan son sette rakibinin servisini kırdıktan sonra oyununa tutunur, challenger olaylarında daha inançlı olur. Yalnız Serena'nın da hakkını vermek lazım, hatun servislerinde neredeyse hiç puan kaybetmiyor!

Turnuvanın sürprizi uzaklardan değil çok yakınımızdan, komşumuzdan geldi. Bulgar tenisçi Pironkova, bu kortlarda 5 kez şampiyonluk tatan abla Williams'ı yendi. Gerçi 4. tur mücadelesin de direkten dönen Williams bu sefer meşin yuvarlağın ağlarla buluşmasına engel olamadı, enteresan bir oyuncu bu Pironkova.(dünya kupası etkisi, kafa karışıyor tabii :))
Kvitova-Kanepi mücadelesi de diğerlerinin yanında gölge de kalsa da çekişme açısından pek öyle olmamış. Clijsters maçının burukluğuyla güme gittiyse de YF için favori maçım Serena ile yapacağı mücadele.
Offf ya:(:( Üzüldüm yahuu. Kime demiştim ahhhh Kim'e. Zvonerova beni zıvanadan çıkarttı. 2. YF olacak onun ilki 09 AO.Maç hakkında daha fazla bir şey söylemek istemiyorum, kısmet değilmiş.

29 Haziran 2010 Salı

Bir Asyalı'yı Hafife Alma

Çok güzel 4. tur eşleşmeleri vardı Wimbledon'da. Hepsine yetişmek maalesef mümkün olmadı. Burdan Wimbledon yetkililerine sitem: ne olurdu pazar gününe de maç koysaydınız da biz de tüm maçları ağız tadıyla izleyebilseydik. Biraz daldan dala oldu bu yüzden sürç-i lisan eder isek affola diyelim.

Söylemesi en zor olandan başlayalım: Henin-Clijsters. İlk sete çok iyi başladı Henin ama 2. setle birlikte ibre Clijsters'a döndü. Kim kazansa üzülmeyeceğim diyordum ama Henin'in Wimbledon'da kazanmasını çok istiyormuşum ki 3. seti seyretmeye gönlüm razı olmadı. Umalım ki Kim kazansın Wimbledon'ı tek bayanlarda, Jada bu sefer centre courtta sevimlilik yapsın.
Run Lola run filminde küçücük değişiklerin hayatı ne kadar etkilediğine dair güzel bir filmdi. V.Williams-Groth maçı da buna örnekti. Belki servis atmaya ilk sette Groth başlasa, azıcık daha soğukkanlı olsa maç ellerinden öylece kayıp gitmeyecekti.
Sharapova-S.Williams maçı da oldukça yakın geçti. Hırsların savaşı gibiydi. Çok güzel puanlar izlediğimi söyleyemem aklımda en çok Sharapova ve onun bir kaç return u kalmış. Kim durduracak bu Williamslar'ı? Havada US open kokusu almak istiyorum!!!. 2 Williams'ı da yensen diyorum, Kim' e diyorum.
Djokovic-Hewitt eşleşmesin de Djokovic yenilir diyordum, şaşırdım. 3. sette maça dönebildim fakat Djokovic'e pek iyi geldiğim söylenemez sağlık sorunları baş gösterdi ve seti kaybetti. Maçı kazandı, güneş yüzünden maç bırakan Djokovic, korttan maçı bırakmayıp kazanan olarak ayrılması güzel.

Djokovic'in aksine Nadal ve Federer'e iyi geliyorum. Federer Melzer'i rahat geçti. Keza Nadal da öyle. İlk turlarda ilginç 5 setlik maçlar çıkaran bu maçlarda rahattılar. Sağ gösterip sol vurdular. Ben açıkçası bu maçların uzamasını beklerdim. Özellikle uzun bir aradan sonra form tutan Mathieu'nun 2002'in ATP newcomer ödüllü aynı sene Rusya ile oynanan Davis Cup'ın ofsayt isminin Nadal karşısında daha farklı olmasını beklerdim ama olmadı.

Benjamin Button-Milyoner savaşı vardı 09 Oscar ödül töreninde en iyi film dalında. Amerika'nın yakışıklısının oynadığı Benjamin Button'a mı gidecekti ödül yoksa uzaklara çok uzaklara Asya'ya mı? Sonuçta milyoner aldı ödülü. Neymiş bir Asyalı hafife alınmayacakmış değil mi Amerika'nın yakışıklısı sevgili Andy'ciğim. Final göreceğine ihtimal vermiyordum ama dünya 82 numarasına yenileceğine de ihtimal vermiyordum. Bir de sadece bir kez servis kırdırıp elenme konusu var, bir yerden tanıdık geldi miii? Şimdi Yen-Hsun Lu Djokovic ile karşılaşacak. Genellikle maalesef alt basamkta olan tenisçiler önemli bir galibiyet aldıktan sonra o galibiyetin üstüne mi yatıyorlar, zafer sarhoşu olup ayılamıyorlar mı bir sonraki tura kadar bilemiyorum hemencecik eleniyorlar. Aman dikkat diyeyim.

26 Haziran 2010 Cumartesi

Karışık ve Güzel Zamanlar

Maçın 77-75 bitmasini istedim olmadı. 7 oyun için mızık yapmayacağım şimdi. 11 saat oynadı adamlar el insaf. Vuvuzelanın bile önüne geçen bu maçta gerçekten muhteşem geyikler dönmüş. Bu geyikleri okurken benim de zihnimde çok sevdiğim bir şarkı çaldı hep: In the year 2025, if Isner still alive, if Mahut can survive bulurlar yine devam ederler maça kaldıkları yerden 567951234 oyun oynamıştır falan.Biraz ciddiyet canım

Tarihe tanıklık etmek her daim özeldir. RG'da Federer'in şampiyon olması, 08 Wimbledon'da Nadal'ın destansı zaferi ve daha niceleri ama bu sefer farklı bir yerde, farklı şekilde oldu. Tarihin en uzun maçında bir final maçında değil 'ilk tur' maçında tarih yazıldı. Bu konu hakkında gerçekten çok güzel şeyler yazıldı; sporun finallerden, büyük oyunculardan ibaret olmadığına dair...
Tekrar günümüze dönelim ve 4 sene sonra 4. tur mücadelesinde turnuvanın beklenen eşleşmesi gerçekleşti: Henin- Clijsters. Kimin kazanmasını daha çok istediğimi beilemediğim bir maç olacak tıpkı Isner- Mahut maçında olduğu gibi kim kazanırsa onun adına sevineceğim, kim kaybederse onun adına üzüleceğim. Çok çok karışığım.

Offff Hanescu 1 maç önce çekilsen olmazdı değil mi?
Bu arada Isner- Mahut maçının reytingi bol olunca Nadal- Tsonga 5 setlik maçlara gittiler. Havada kıskançlık kokusu aldım. Federer'de kendini buldu. 3 settte geçti Fransız tenisçiyi. Clement'in saç bandının mor olması da ilginç. Yine bir Fransız tenisçi Golovin'de kırmızı taytıyla konuşulmuştu. Beyazın egemen olduğu bu kortlarda farklı girişimler...

görsel 1

24 Haziran 2010 Perşembe

to be continued....

(27*6)+1=163 evet tamı tamına 163 oyun var 5. set oynanıyor. Maç 2 gündür bitmedi. Final setinde 59-59 eşitlik var. Benim şahsi görüşüm maç 77/75 olarak bitmesi yönünde. Bu da 197 oyun eder ki bu sayıda Rafael Nadal'ın RG boyunca toplamda oynadığı oyun sayısına eşit. Yani adamlar 1. tur maçını geçene kadar R. Nadal bir GS şampiyonu olmuş oluyor sayısal olarak.

Bugün zor bir gün oldu sanırım M. İlhan'ın yenilmesine üzüldük. Henin 5/2 öndeyken maç için servis atarken servis kırdırıp, (neyse 7/5 aldı) şaşırdık. Bu arada maç boyuna iyi ki döndün Justine dedik bol bol wta'in seyir zevki sınıf atladı, mutlu olduk. Hatta ben bunları yazarken twitter aracılığıyla wimbledon yetkilileri bana iyi geceler dedi. Yat zıbar kızım, daha yarın J.Isner-N. Mahut bölüm 3 var. Bu arada maç yine 18. kortta. Adamlar wimbledon tarihine hatta tenis tarihine geçiyorlar, 18. kort dolup taşıyor , tribünler çökecek artık, ama hala maç 18. kortta 3. maç olarak ve İngiltere saati ile 15.30'dan önce başlaması beklenmiyor. TS ile bu 17.30'a tekabül etmesi lazım. Bu maç yarın da bitmezse, belki yağmur arası falan? Gerçi hava açık görünüyor Londra semalarında meterolojik bilgilere göre ama bilemiyorum havalara güvenmilmez. Yağmur arası olmasa bile zaten kimsenin servis kırmaya niyeti yok 7 sa oynadılar tık yok.
6-7sa kortta ve hala puanı almak için uçuyor
ne denebilir ki waaaaaaaoooooov

yarın görüsürüz dostum
görseller

23 Haziran 2010 Çarşamba

5'lik Açılış Günü

Yupiii yuuuuuuupppiiii. Wimbledon'da ilk kez ana tabloda erkeklerde bir tenisçimiz mücadele verdi ve 2. tura çıktı. Maç öncesinde oldukça heyecanlı olduğumu itiraf etmeliyim hatta heyecanlı değil gergin. Rakibi bu sene Queen'de Nadal'a karşı oynadığı maçta izlemiştim. RG alışganlığıyla 2 sette 6/2 lerle yenmişti Nadal. Kuralar çekilince de bu maçta sıkıntı olacağını düşünmemiştim ancak ilk defa Wimbledon'da ana tabloda mücadele vermek gerçekten kolay değil. Bunu ekran başında ben böyle gergin ve heyecanlı olmama dayanarak söylüyorum.Marsel İlhan'ın da muhakkak ki ilk 2 seti kaybetmesinm de bunun etkisi büyük. Şimdi rakip Hanescu.

Gün 5 setlik maçlar günüydü. Falla salla dı ama yıkamadı. Maçı seyretmedim ama anlaşılan gece ikizler pek bi huysuzlarmış, baba Federer'i uyutmamışlar. Federer ilk turdan gitseydi Jelana Dokic'in Martini Hingis'i yenmesinden daha afili ve cafcaflı olurdu sanırım. Bir de Hewitt'in evlere şenlik ilk tur rekoru vardı değil mi?
İlk turda elenme rekoru konusunda yanlış hatırlamıyorsam 2005'te Henin'in kötü anısı var.Tarih tekrar etti ve 5 sene sonra yine bir RG şampiyonu ilk turdan eve gitti. Erkenden eve gittiğine şaşırmadığım bir diğer isim de hep birlikte, evet Ana Ivanovic.

Bir de 3 sette bitmeyeceğini düşündüğüm ama beni uykusuz bırakacak kadar da uzayacağını tahmin etmediğim Djokovic maçı vardı. Güzel ve çekişmeli oldu. Zemin yeşil, gözler yeşil, kıyafet yeşille tamamlanmış hoş da o kadar çift hata ne ya? Djokovic maçıyla dünya kupası maçını birlikte seyredeyim derken iyi ki vuvuzela Wimbledon'da yasak yahuu, İspanya maçından Djokovic maçına geçerken derin bir sessizlikle huzur hissettim.

Bir de olmazsa olmaz Venus'un kıyafetine bakalım: Yine transparan bi kyafetle gelecek diye ödüm koptu. Yok neyse bu seferki kıyafeti güzel:)
görsel 2-3