28 Eylül 2010 Salı

96

Biliyorduk, bekliyorduk bugün de gözümüzle gördük Marsel İlhan ilk 100'e 96 numaradan giriş yaptı. Bu da bir ilk tabiidir ki o da her ilk gibi güzel. Bir diğer ilk de yeni baba olan Gilles Simon'dan geldi. Metz'de baba olarak kendi evinde şampiyon oldu. Haber turu gibi olacak ama Tokyo'ya bakalım. İki süpriz ile uyandım. Tenisin güzel yüzleri olan Sharapova ve Ivanovic beni ters köşeye yatırdılar. Ivanovic yenilir, son şampiyon Sharapova'da rahat kazanır diyordum ki tam tersi oldu.Kimiko Date Krumm yendi son şampiyonu kırka bir kala. Turnuvada mor uğur getiriyor galiba Ivanovic'te mor kıyafetiyle kazandı. Morun uğuru Bartoli'ye tutar mı, bekleyip göreceğiz.görsel

26 Eylül 2010 Pazar

Kadın ve Denge

JMDP tenise döndü ben de bloğuma. Aslında yazacak o kadar çok şey vardı ki, araya yollar yabancı kollar girdi. Neyse geldik, burdayız. Biliyorsunuz milli tenisçimiz İpek Şenoğlu köşe yazarlığı yapmakta. Yazısında Federer ve Nadal'ın Afrika için yapacağı yardım maçı için çekilen reklam filmi 'çalışması'nda diyelim (habire kikir kikir güldükleri için) yola çıkıp kadınlar tenisinin neden bu denli bu güzel görüntülerden uzakta olduğunu sorgulamış.

Erkekler tenisinin şu andaki belki de tarihinin en önemli iki rakibinin birbirlerine gösterdikleri saygının kadın tenisçiler tarafından da bizler tarafından da feyz alınması gerekliliğini savunuyor. Tam da kadınlar tenisinin 40. yılı yaşanırken, 9 kadının BJK (Billie Jean King) önderliğinde, bir kız çocuğunun tenis oynayarak da para kazanabilmesi için bir şeyler yapmaya karar vermesiyle başladığı(Sharapova'nın kazandıklarını duyunca...) bugünlerde bir wta yazısı yazmak istedim. Gelgelim şimdiye: kadınlar tenisinde işte turda arkadaşlık yapacak kimse yok, birbirleriyle olan çekişmeleri, satırarası iğnemeleri...para var huzur yok misali. Sanırım biraz tarihsel bir sorun öyle ki DNA'ya işlemiş. Aynı kutupların birbirini itmesi gibi iki x biraraya gelince birbirini itiyor. Kendi içinde küçük kadıncıklar doğuruyor hal böyle olunca xx'i anlamak oldukça zorlaşıyor.

Çoğu zaman kendini gösterebilmek adına xy'ye muhtaç olan xx diğer xx'leri geçebilmek adına entrika yollarına başvurmuş. Bu yolu öğrenmiş, bu yolu bellemiş. Bilirmiş ki ancak ve ancak güçlü ve kudretli bir xy onu farklı kılacak. Bu yolda bazı xxler her şey mübah deyip diğer xx ler tarihin tozlu sayfasında kalan kanlı savaşlar vermiş. Doğumun ve bereketin sembolü xx, kendiyle çelişircesine entrikalarıyla en güçlüye ulaşmak için bereketle ve yaşamla pek de ilgisi olmayan yolları denemiş.

Bilimde, sanatta, sporda kendini ifade edebilmesi aşağı yukarı bir yy zamanı kapsıyor malesef. Bilim tarihinin en iyi bilim kadınlarından Marie Curie'nin nobel alması 1900'lerin başı. Hala malesef ki ülkemizde okula gitmeyen kız çocukları var. Edebi dünyada son zamanlarda neden kadın yazarların en çok satanlarda üst basamaklarda olduğuna dair tartışmalar, sorgulamalar var. Daha doğrusu o kadar alışılmadık ki durum acaba kötü bir şey mi hissi var

Kadın tenisine gelince, kadının kendini farklı bir şekilde de ifade edebileceğinin kısa tarihinde taşların tam da yerine oturmamasından kaynaklanıyor sorunlar bence. Çünkü kendi durşu var, ekonomik bağımsızlığı var. Denge zamanla kurulacak her şey çok güzel olacak:)

Son zamanlardaki sinüs eğrisi kıvamındaki ruh halim posta yansımış olabilir, sürç-i lisan ettiysek affola.